Timur'un Yıldırım Bayezıd'a göndermiş olduğu 1. mektubun :                

a) Diplomasi Dili

Mektup, sert ve tehditkâr bir üsluba sahiptir. Diplomasi dilinde genellikle ölçülü ve nezaket içeren bir yaklaşım tercih edilirken, bu metinde Yıldırım Bayezid, doğrudan emir veren ve üstünlüğünü vurgulayan bir dil kullanmıştır. "Akıllı ol" ve "Ya öldür ya da sınır dışına çıkar" gibi ifadeler, bir diplomatik yazışmadan ziyade, bir ültimatom niteliği taşımaktadır. Bu durum, Bayezid'in gücüne olan güvenini yansıtmakla birlikte karşı tarafta olumsuz bir etki yaratma potansiyeline sahiptir.                                          

  b) Talepler

Mektupta açık bir şekilde Kara Yusuf ve Sultan Ahmed Celâyir'in Osmanlı'ya teslim edilmesi talep edilmektedir. Bu talep, Timur'un kontrolünde olan iki kişiyi hedef alırken, aynı zamanda bir tehdit unsuru ile desteklenmiştir. "Bu iki kişiyi yakalayıp aileleriyle birlikte bana teslim et" ifadesi, taleplerin pazarlığa açık olmadığını göstermektedir. Bu, Timur'un tarafında direnç yaratabilecek bir yaklaşım olabilir. 

 c) Haklılık

Haklılık bağlamında Yıldırım Bayezid, mektupta Osmanlı'nın gücünü ve otoritesini vurgulamakta, Timur'un bu otoriteye boyun eğmesi gerektiği ima edilmektedir. Ancak Timur'un da benzer şekilde güçlü bir hükümdar olduğu düşünüldüğünde, bu yaklaşım tarafsız bir haklılık zemininden uzaklaşmaktadır. Mektuptaki "Biz ki insanlık âleminin büyük kısmını tebamız haline getirmiş bir hükümdarız" gibi ifadeler, kendi tarafını yüceltmekte ancak karşı tarafın hassasiyetlerini dikkate almamaktadır. Bu da mektubu, haklı bir davayı savunmaktan ziyade güç gösterisi şeklinde konumlandırmaktadır.

Yıldırım Bayezıd'ın Timur'a cevap  olarak yazdığı 1. mektubun :

 a) Diplomasi Dili
Bu mektubun diplomasi dili oldukça sert ve aşağılayıcıdır. "Ey ihtiyar köpek" ve "tekfurdan daha şiddetli kâfirsin" gibi ifadeler, diplomasi açısından oldukça olumsuz bir üslup sergilemektedir. Bu tür ifadeler, müzakere ya da anlaşma zemininden uzaklaşılmasına neden olur ve karşı tarafı düşmanlıkla kışkırtabilir. Diplomasi dilinin gerektirdiği nezaket ve ölçülülük bu mektupta tamamen göz ardı edilmiştir.

 b) Talepler
Mektupta Yıldırım Bayezid'in doğrudan bir talebi bulunmamaktadır. Bunun yerine, Osmanlı ordusunun gücünü öven ve Timur’u küçümseyen ifadelerle doludur. Osmanlı askerlerinin disiplini ve onuruna yapılan vurgu, dolaylı yoldan Timur’un ordusunu eleştirerek üstünlük iddiasında bulunmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda talepler net bir şekilde belirtilmemiştir, ancak üstünlük mesajı verilmiştir.

 c) Haklılık
Yıldırım Bayezid, Osmanlı Sultanı olarak kendisini ve ordusunu övmüş, Timur'u ise küçümseyerek haklılığını üstü kapalı şekilde savunmuştur. "Osmanlı askerlerini Şam ve Halep askerlerine de benzetmeyesin" ifadesi, Osmanlı’nın askeri gücünün farklı ordularla karşılaştırılamayacak kadar güçlü olduğunu ima eder. Ancak haklılık söylemi, sert ve küçümseyici üslupla birleştiğinde objektif bir zeminden uzaklaşmaktadır.

Timur'un Yıldırım Bayezıd'a yazmış olduğu 2. mektubun :

 a) Diplomasi Dili
Timur’un mektubu, yer yer dini ve ahlaki söylemlerle yumuşatılmış olsa da sert bir diplomasi dili barındırmaktadır. Özellikle Yıldırım Bayezid’in başarılarını küçümseyen ifadeler ve eleştiriler dikkat çekmektedir. “Kibir ve gurura kapılma, akıl yolundan uzak sözlere cesaret etme” gibi ifadeler, hem öğüt verici hem de karşı tarafı küçümseyici bir tondadır. Diplomasi dilinde karşı tarafı rencide eden ya da küçümseyen bir üslup müzakereyi zorlaştırır ve düşmanlık doğurabilir. Timur’un bu mektubu, doğrudan karşı tarafın başarısızlıklarını vurgulayarak üstünlük iddiası taşımaktadır.

 b) Talepler
Timur, mektupta açıkça bir talepte bulunmamakla birlikte Yıldırım Bayezid’i hizmet etmeye ve saygı göstermeye davet etmektedir. “Siz niçin bize hizmet etmekten kaçıyor, sevgi göstermiyorsunuz?” sorusu, dolaylı bir taleptir. Bu, Timur’un Yıldırım Bayezid’den kendi otoritesini kabul etmesini beklediğini ima etmektedir. Ancak bu talep, üstü kapalı bir şekilde ve eleştirel bir üslupla dile getirilmiştir.

 c) Haklılık
Timur, kendisini Allah yolunda cihat eden bir lider olarak tanımlarken, Yıldırım Bayezid’i haksız bir savaşın tarafı olarak nitelendirmiştir. “Ben kırk yıla yakın bir süredir nefsimi cihada adamışım” gibi ifadelerle, kendi mücadelesini yüceltmekte ve haklılığını dini bir temele dayandırmaktadır. Ayrıca Yıldırım Bayezid’in askeri başarısızlıklarını (“Sinop kalesini elde edemedin ve geri dönmek zorunda kaldın”) vurgulayarak, kendi üstünlüğünü ve haklılığını desteklemeye çalışmaktadır.

Yıldırım Bayezıd'ın Timur'a cevap  olarak yazdığı 2. mektubun :


 a) Diplomasi Dili  
- Edebi Üslup: Bayezid’in mektubu, dönemin diplomatik geleneğine uygun şekilde güçlü ve edebi bir dil kullanılarak yazılmış. Kendini bir otorite figürü olarak tanımlayıp, Osmanlı Devleti’nin gücünü ve meşruiyetini vurguluyor.  
- Meydan Okuma ve Saygı Dengesi: Timur’a yazdığı metinde, hem haklılık vurgulanmış hem de bazı durumlarda meydan okuyucu ifadeler yer almıştır. Diplomatik bir yumuşaklık bulunmakla beraber, devletin prestijine zarar vermeden kendisini üstün bir pozisyonda konumlandırmaya çalışmıştır.

 b) Talepler  
- Sinop ve Malatya Hususu: Bayezid, Timur’un baskısına cevap vererek Sinop ve Malatya’yı kuşatmanın sebeplerini gerekçelendirmiş. Anadolu’da siyasi üstünlük sağlama noktasında Osmanlı Devleti’nin haklı olduğunu belirtiyor.  
- Timur’un Eylemlerine Eleştiri: Timur’un hareketlerini eleştirirken Osmanlı’nın siyasi ve askeri manevralarını savunmuş. Ayrıca Kırım’dan Şirvan’a kadar gidebileceğini iddia ederek, Osmanlı’nın genişlemedeki özgüvenini ortaya koymuştur.

 c) Haklılık  
- Tarihi Referanslar: Ertuğrul Gazi’nin ve Osman Bey’in geçmişteki başarılarından bahsederek Osmanlı’nın köklü bir geçmişe ve haklı bir yönetim anlayışına dayandığını savunmuş. Bu, Osmanlı’nın mevcut güç mücadelesinde doğal bir hak sahibi olduğu mesajını iletiyor.  
- Mücadele ve İslamiyet Vurgusu: Allah yolunda cihat etmenin Osmanlı’nın varoluş amacı olduğu vurgulanmış. Bu, Osmanlı’nın Müslüman dünyasında üstlendiği role meşru bir zemin oluşturmak için kullanılan bir argümandır.  
 

Timur'un Yıldırım Bayezıd'a yazmış olduğu 3. mektubun :


a) Diplomasi Dili
Timur'un mektubundaki diplomasi dili, sert, meydan okuyan ve zaman zaman küçümseyici bir tondadır:  
1. Sert Üslup: Timur, karşısındakini küçük düşüren ifadeler kullanır. Özellikle Mısır Valisi için "Sultânü'l-Harameyn" lakabını reddetmesi ve "Mücâvirü'l-Harameyn demeye layık değillerdir" sözleri, muhatabını aşağılama amacı taşır.  
2. Otorite Gösterisi: Timur, kendisini haklı ve güçlü bir lider olarak konumlandırırken, Yıldırım Bayezid'e üstünlük kurmaya çalışır. Diplomasi dilindeki sertlik, onun karşısındaki güçle eşit olmadığını ima eder.  
3. Uzlaşmacı Görünüşle Sert Eleştiriler: Timur, barışçıl bir çerçeve sunmakla birlikte muhalif tarafların hatalarını açık bir şekilde yüzlerine vurur. Bu, hem dostane bir ilişki kurma çabası hem de otorite kurma girişimidir.  

Sonuç: Timur'un dili diplomatik nezaketten ziyade sert ve meydan okuyan bir ton taşır. Hakaretvari ifadelerle siyasi otoritesini kabul ettirme çabası belirgindir.

---

b) Talepler
Mektupta Timur'un net ve doğrudan talepleri şu şekilde özetlenebilir:  
1. Mısır ile Sorunların Çözülmesi: Timur, Mısır’da yaşanan siyasi sorunların ıslah edilmesini istemektedir.  
2. Adaletin Tesisi: Bahaddin Savcı’nın öldürülmesini ve Gönültaş’ın serbest bırakılmamasını eleştirerek, adaletin sağlanması gerektiğini ifade eder.  
3. Sözlerin Tutulması: Mısır’da bulunan esir Otlamiş’in Halep’e gönderileceği sözünün tutulmadığını belirtir ve bunu yerine getirmelerini ister.  

Sonuç: Timur'un talepleri, adalet ve anlaşma şartlarına bağlılık vurgusu taşır. Ancak bunlar, karşı tarafa bir üstünlük kurma amacıyla dile getirilmektedir.

---

c) Haklılık
Timur, mektubunda kendisini haklı göstermek için bazı gerekçeler ileri sürer:  
1. Küffar ile Mücadele: Timur, hem kendisinin hem de Yıldırım Bayezid’in "kafirlerle savaştığını" belirterek, iki tarafın ortak bir hedefi olduğunu vurgular. Bu, onun siyasi pozisyonunu güçlendirme çabasıdır.  
2. Adaletsizlik İddiaları: Bahaddin Savcı’nın haksız yere öldürülmesi ve Gönültaş’ın katledilmesini, karşı tarafın hukuksuzluğu olarak sunar. Bu durum, Timur'un haklılık iddiasını destekleyen temel argümanlardır.  
3. Sözlerin Yerine Getirilmemesi: Timur, Mısır tarafının verdiği sözleri tutmadığını vurgulayarak, muhatabının güvenilmez olduğunu ileri sürer. Bu, onun taleplerinde ne kadar haklı olduğunu göstermek için kullandığı bir unsurdur.  

Yıldırım Bayezıd'ın Timur'a cevap olarak yazdığı 3. mektubun :

 a). Diplomasi Dili
- Saygınlık ve Sertlik: Mektupta diplomatik bir dil kullanılırken aynı zamanda Bayezid’in gücünü ve kararlılığını vurgulayan ifadeler de dikkat çeker. Örneğin, “Biz arzu etsek Mısır’ı fethetmeye her zaman kadiriz” cümlesi Osmanlı’nın gücünü hatırlatan bir niteliktedir.
- Hakimiyet Vurgusu: Timur’un nüfuz alanına giren topraklar hakkında Osmanlı’nın hak iddiaları dolaylı şekilde gündeme getirilmiş ve herhangi bir geri adım atılmayacağı belirtilmiştir.
- İltifat Yerine Üstünlük İddiası: Mektup, diplomatik bir nezaket yerine Osmanlı’nın gücünü öne çıkararak, “Bizim kimseden korkumuz yoktur” şeklinde sert bir bitirişle Timur’a meydan okuma niteliği taşır.

 b). Talepler
- Sivas ve Çevresinden El Çekilmesi: Bayezid’in Timur’a yönelik en net talebi, “Muradımız Sivas ve çevresinden elinizi çekmenizdir” ifadesinde görülmektedir. Bu talep, Osmanlı’nın sınırlarını ve nüfuz alanını koruma niyetini gösterir.
- Mısır ve İsyancılar: Ahmet Celâyir ve Kara Yusuf’un Osmanlı’ya teslim edilmesi talep edilmiştir. Timur’un bu kişilere destek verdiği ima edilerek, onların Osmanlı aleyhine kullanılmasına engel olunması istenmektedir.

 c). Haklılık
- Hâkimiyetin Korunması: Bayezid, Osmanlı’nın gücünü ve toprak bütünlüğünü savunmak için kendisini haklı göstermeye çalışır. Timur’un desteklediği ya da sığınmacı olan kişilerin Osmanlı sınırları için bir tehdit oluşturduğu vurgulanır.
- Hülâgû Örneği: Mektupta Hülâgû Han dönemine atıf yapılarak, Timur’un da aynı şekilde küçük meselelerden vazgeçebileceği ifade edilir. Bu, Bayezid’in kendi taleplerinin makul ve tarihsel temele dayandığını iddia etme çabasıdır.
- Tanrı’nın Takdiri: “Allah’ın takdirinden kaçılmaz” ifadesiyle, meşruiyet dini bir temele dayandırılır ve kaderin Osmanlı’nın yanında olduğuna dair bir inanç dile getirilir.

Timur'un Yıldırım Bayezıd'a yazmış olduğu 4. mektubun :

 a) Diplomasi Dili
Timur'un mektubunda diplomasi dili, bir yandan dostane ifadeler barındırırken bir yandan da tehditkâr bir tonla yazılmıştır. Mektupta barıştan yana oldukları belirtiliyor; ancak bu barış şartlıdır. Timur, kendi haklılık zeminini sağlamlaştırmak amacıyla diplomatik dilin yanı sıra eleştirel ve sitemkâr bir üslup da kullanmıştır. 

- Bayezid’in "sulhu bozduğu" iddiası yinelenmiş.
- Timur, kendisine karşı yapılan hareketleri fırsatçılık olarak nitelendiriyor.
- Elçiler üzerinden diplomatik bir iletişim sürdürülüyor ve barışın bir çözüm olabileceği vurgulanıyor.

 b) Talepler
Timur’un mektubunda net talepler bulunmaktadır:
1. Erzincan ve çevresinin kontrolünün kendisine verilmesini istemektedir.
2. Sivas, Malatya, Elbistan, Erzincan ve Kemah şehirlerinin Timur'a bağlılığına dair bir güvence (ahitname) talep edilmektedir.
3. Diplomatik açıdan, Bayezid'in barış için olumlu bir adım atması gerektiği ifade edilmiştir.

Timur, bu talepleri yerine getirmenin sulh için zorunlu olduğunu belirtmiş ve aksi takdirde savaş ihtimalinin doğacağını ima etmiştir.

 c) Haklılık
Timur, mektubunda kendisini haklı göstermek için şu argümanları öne sürüyor:
1. Bayezid’in Erzincan Valisi’ne karşı tutumu: Timur, Bayezid’in Erzincan’a giderek valisini rencide ettiğini ve bu durumun barışı bozduğunu belirtiyor.
2. İslam birliği vurgusu: Timur, kendi tarafını "İslamiyet’in koruyucusu" olarak gösterirken Bayezid’i kâfirlere karşı yeterince mücadele etmemekle eleştiriyor. 
3. Diplomatik çaba: Timur, elçiler göndererek sulh için çalıştığını ancak Bayezid’in "katı bir tutum sergilediğini" ifade ederek kendisini barışçıl bir lider olarak sunuyor.

Yıldırım Bayezıd'ın Timur'a cevap olarak yazdığı 4. mektubun :

 a) Diplomasi Dili
Mektupta kullanılan dil oldukça dikkatli, ölçülü ve yer yer diplomatik bir ton taşımaktadır. Bayezid, karşısındaki kişiye "Timur-i Köregen hazretleri" gibi unvanlarla hitap ederek, Timur’un saygınlığını diplomatik bir gereklilik olarak vurgulamıştır. Ancak aynı zamanda, Karaman beylerinin Timur ile olan ilişkilerine ve Bayezid'e karşı girişimlerine değinerek kendi haklılığını öne çıkarmaktadır. Diplomatik yazışmalarda karşı tarafın egosunu okşayan ifadelerin yanı sıra, öz savunmaya yönelik ifadeler de bulunmaktadır.

 b) Talepler
Mektupta barış ve anlaşmanın gerçekleşmesi için engellerin kaldırılması gerektiği net bir şekilde ifade edilmektedir. Bayezid, Karaman Beyliği'nin araya girerek fesat çıkardığını ve müzakereleri sekteye uğrattığını dile getirmiştir. Bu bağlamda, Timur’dan anlaşmaya dair daha yapıcı bir tutum beklediği söylenebilir. Barışın sağlanması için somut bir öneri ya da yeni bir müzakere zemini sunulmamış olsa da mektubun tonu, tarafların müzakere sürecine dönmesini teşvik etmektedir.

 c) Haklılık
Bayezid, Karaman Beyliği’nin mektupları geciktirdiğini, fitne çıkardığını ve Osmanlı tarafını zor durumda bıraktığını iddia etmektedir. Bu tür açıklamalarla, Osmanlı Devleti'nin barıştan yana olduğunu, ancak dış etkiler nedeniyle anlaşmanın geciktiğini vurgulamaktadır. Ayrıca, anlaşmanın bozulması durumunda sorumluluğun tamamen karşı tarafa ait olduğunu ifade etmektedir. Bu ifadeler, Osmanlı'nın kendi haklılığını savunduğunu ve Timur'un politikalarını eleştirdiğini göstermektedir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar